(Türkiye Avrupa Alevi kurumlarımız, 2010 yılında Çorum Katliamının 30 yılı dolayısı ile ilgili bir dizi etkinlik hazırlığı içindedir..

Bu etkinlikler ve Çorum Katliamı ile ilgili, elde ettiğimiz tüm bilgi ve belgeler yakında bu sayfaya yerleştirilecektir)

 

Çorum Katliamı belgeseli yapılıyor.

 

Okumak için resme tıklayınız.

 

 

 

 

 

Çorum Katliamı 29 yıl sonra anıldı

 


 

Çorum'da 1980 yılında çıkan ve 57 kişinin ölümü ile sonuçlanan olaylar için 29 yıl sonra ilk kez anma töreni düzenlendi.

Çorum olaylarına şahitlik eden ve bu olaylar nedeniyle yargılanan bazı kişilerin avukatlığını yapan Av. Sadık Eral tarafından organize edilen anma töreni, Saat Kulesi meydanında başladı. Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Çorum'daki bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşan yaklaşık 100 kişilik bir grup, ellerindeki pankartlarla meydanda toplandı.

Grup adına basın açıklaması yapan Avukat Sadık Eral, Çorumlular olarak 1980 yılında yaşanan olayları unutmadıklarını söyledi.

"Gördük ve anladık ki Çorum olayları, demokrasimizin gelişmesini boğmak, Türkiye'nin büyümesini engellemek, 12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak isteyen güçler ve onların piyonlarınca halkımızı birbirine kırdırmak ve bu toprakları kan gölüne çevirmek amacıyla yazılıp sahnelenen bir provokasyondur" diyen Eral, "Alevisiyle, Sünnisiyle Çorum halkı bu olayların faili değil mağdurudur" şeklinde konuştu.

Eral'ın konuşmasının ardından olaylarda hayatını kaybeden 57 vatandaş için Saat Kulesi meydanına karanfiller bırakıldı. Daha sonra da birlik ve beraberlik sloganları eşliğinde gök yüzüne beyaz güvercinler uçuruldu.

Anma töreninin ardından Devlet Tiyatro Salonu'nda "1980 Çorum Gerçeği" konulu panel düzenlendi. Avukat Burçin Solmaz'ın oturum başkanlığını yaptığı panele konuşmacı olarak katılan Avukat Sadık Eral, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Kandemir, Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Feramuz Acar ve Yol TV'den Haydar Aygören, Çorum olaylarını tartıştı.

Daha önce programa konuşmacı olarak katılacağı belirtilen MHP Çorum eski İl Başkanlarından Avukat Fahri Azkur, etkinlikte yer almadı. Anma etkinlikleri merkeze bağlı Hımıroğlu köyünde düzenlenen Canlar Yemeğiyle sona erdi.

 

Yayın Tarihi: 04.07.2009  (CİHAN) 

 

 

 

 

BARIŞ İÇİN GÜVERCİN

 

Güncel Haberler

Pazartesi, 06 Temmuz 2009 23:50

Çorum’da 29 yıl önce 1980 yılının Mayıs ve Temmuz aylarında meydana gelen ve 50’den fazla insanımızın hayatını kaybettiği acı olaylar 29 yıl sonra anıldı.

Olayların hem mağduru, hem avukatı hem de araştırmacısı olarak “acıyı Bal Eyleyelim” çağrısında bulunan Av. Sadık Eral, hedeflerinin Çorum’u barışın ve kardeşliğin başkenti yapmak olduğunu dile getirdi. Saat Kulesi önünde 4 Temmuz’un yıldönümü kapsamında düzenlenen kitlesel basın açıklamasında barış güvercileri de uçuruldu. Saygı duruşunda bulunulan etkinlikte barış ve kardeşlik çağrısı yapıldı.

“Kırklar Dağı’ndan gelen güneşle Köse Dağı’ndan gelen bereketli yağmurların buluştuğu bu ovada barış ve kardeşliğin başkenti yapmaya karar verdik. Herkes bilmelidir ki Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürdüyle, Türküyle, Çerkesiyle bütün Çorumlular tek yürek tek bilektir” diye konuşan Sadık Eral bu anma etkinliklerinin her yıl daha geniş katılımlı yapılacağını söyledi.

 “İnadına Alevi-Sünni kardeşliğini savunuyoruz” ve “Çorum için geçmişimizle yüzleşelim” gibi dövizlerin açıldığı etkinliğe Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, CHP İl Başkanı Tufan Köse, EMEP İl Başkanı Hikmet Aydın, Çorum Alevi Kültür Merkezi Başkanı Nurettin Aksoy, KESK’e bağlı sendikaların başkan ve üyeleri ile vatandaşlar katıldı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak'ın 27 Mayıs 1980'de öldürülmesi üzerine Çorum’da düzenlenen gösterilerle birinci Çorum olaylarının yaşandığı ancak asıl olayların Temmuz ayında gerçekleştiğini belirten Av. Sadık Eral, bu olayların 12 Eylül’e zemin hazırladığını da vurguladı.

Önce Saat Kulesi’nde daha sonra ise DTS’de yapılan panelde konuşan Eral, “Bu olaylardan ders çıkarma görevi tüm Çorumlulara düşüyor. Bu sorunu çıkaranlar değil yaşayanlar çözebilir. Bizi bölmek isteyenlere inat kardeşçe yaşamalıyız. Çorum bunu başarabilecek güçtedir. Çorum üzücü olaylardan gereken dersleri çıkardı. Bunun için 4 Temmuz'u Barış ve Kardeşlik Günü yapalım” diye konuştu.

Çorum halkının Alevisi ile Sünnüsi ile olayların faili değil mağduru olduğunu belirterek bu olayların demokrasinin gelişmesini boğmak, Türkiye'nin büyümesini engellemek için organize edildiğini söyleyen Eral, “Çorum olayları, 12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak isteyen güçler ve onların piyonlarınca halkımızı birbirine kırdırmak ve bu toprakları kan gölüne çevirmek amacıyla yazılıp sahnelenen bir provokasyondur. Aradan geçen 29 yılda acılar içselleştirildi ve yaşananlar bilince dönüştü. Farklılıkları zenginlik bildik. Acılarımızı bal eyledik. Daha da kaynaştık.” Şeklinde sözlerini tamamladı.

Konuşmanın ardından olaylarda hayatını kaybeden 57 vatandaş için yere karanfil bırakılarak barış, birlik ve beraberlik sloganlarıyla beyaz barış güvercinleri uçuruldu.

 

“TARİHTEN DERS ÇIKARMALI VE BARIŞ İÇİN ÖRGÜTLENMELİYİZ”

1980 yılının Mayıs ve Temmuz aylarında iki kez yaşanan ve toplumda büyük yaralar açılarak kırgınlıklara neden olan Çorum olayları bilinmeyen yönleriyle anlatıldı.

Çorum olaylarının hem mağduru olan, hem avukatlığını üstlenen hem de araştırmaları ile bir kitap yazan Sadık Eral’ın çağrısı üzerine Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ile Yol TV’nin de katkısı ile düzenlenen panel önceki gün Devlet Tiyatro Salonu’nda yapıldı.

Avukat Burçin Solmaz'ın yönettiği ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Başkanı Turgut Öker, Danimarka Alevi Birliği Başkanı Feramuz Acar, Türkiye Alevi Bektaşi Birlikleri Federasyonu adına Oktay Kandemir,Yol Tv’den Haydar Aygören ve Avukat Sadık Eral’ın konuşmacı olarak katıldığı paneli Çorum Baro Başkanı Mahmut Bayatlı, EMEP İl Başkanı Hikmet Aydın, KESK Dönem Sözcüsü Leyla Köse, Eğitim-Sen Şube Başkanı Halil Özbent, BES Şube Başkanı Satılmış Akkaya, Alevi Kültür Merkezi Derneği Başkanı Nuretin Aksoy ve yaklaşık 250 kişi izledi.

Sadık Eral, Çorum olaylarının 12 Eylül’e zemin hazırlamak için Emperyalist güçler tarafından çıkarıldığını belirterek Çorumluların mağdur olduğunu ve artık ilimizi barış ve kardeşliğin merkezi haline getirmek için böyle bir etkinlik düzenlendiğini söyledi.

Çorum’da birkaç yıl sonra Sivas’taki gibi binlerce kişiyi buluşturacaklarını söyleyen ve bu anma törenlerinin barış, kardeşliğin zeminini hazırlayacağını dile getiren Turgut Öker ise Alevilerin tarih boyunca katliamlara maruz kaldığını, örgütsüzlük ve sahipsizlikten dolayı büyük acılar yaşandığını ancak acılardan ders çıkarılması gerektiğini, Avrupa’da Cemevi açmakta bir sıkıntı yaşamamalarına rağmen ülkemizde hala potansiyel tehlike

 görülmelerine üzüldüklerini vurguladı.

 

 

Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Ferahmuz Acar, Türkiye’de tanınmayan Aleviliğin Danimarka’da resmen tanındığını söyledi. Kendisinin de Çorum’un Sevindikalan Köyü’nden olduğunu belirten Acar “Artık ağıtlarımızı umuda çevirmenin zamanı gelmiştir” dedi.

Oktay Kandemir ve Haydar Aygören’in de Çorum olaylarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunduğu panel Çorum Alevi Kültür Merkezi Semah Topluluğu tarafından sunulan semah gösterisi ile sona erdi.

 

 

Çorum katliamına güvercinli anma

Çorum'da 1980 yılında yaşanılan ve ''Çorum Olayları'' olarak bilinen olaylarda hayatını kaybeden 57 kişi için 29 yıl aradan sonra ilk kez anma töreni düzenlendi.

ÇORUM (A.A) - Çorum olaylarına şahitlik eden ve bu olaylar nedeniyle yargılanan bazı kişilerin avukatlığını yapan Sadık Eral tarafından organize edilen anma töreni Hürriyet Meydanı'nda gerçekleştirildi.

Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Çorum'daki bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve yaklaşık 100 kişilik bir grubun katılımıyla yapılan anma töreninde, barış sloganları atılarak beyaz güvercinler uçuruldu.

Törende konuşan Avukat Sadık Eral, Çorumlular olarak 1980 yılında bu topraklarda yaşananları unutmadıklarını belirterek, Çorum olaylarında yaşananlardan çeşitli dersler çıkardıklarını dile getirdi.

Avukat Sadık Eral, şunları kaydetti:

''Gördük ve anladık ki Çorum olayları, demokrasimizin gelişmesini boğmak, Türkiye'nin büyümesini engellemek, 12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak isteyen güçler ve onların piyonlarınca halkımızı birbirine kırdırmak ve bu toprakları kan gölüne çevirmek amacıyla yazılıp sahnelenen bir provokasyondur. Türkiye'de 12 Eylül'le yüzleşmeden Çorum olayları ele alınamaz. Biz bu cesareti gösteriyoruz. Çünkü Çorum'da yaşanan olaylar Türkiye'yi 12 Eylül'e sürüklemiştir. Çorum olaylarını değerlendirirken 12 Eylül'ü es geçemezsiniz. Alevisiyle, Sünnisiyle Çorum halkı bu olayların faili değil mağdurudur''

Eral'ın konuşmasının ardından olaylarda hayatını kaybeden 57 vatandaş için Hürriyet Meydanı'nın ortasına karanfiller bırakıldı. Daha sonra da birlik ve beraberlik sloganları eşliğinde gökyüzüne beyaz güvercinler uçuruldu.

Anma töreninin ardından Devlet Tiyatro Salonu'nda ''Çorum Olayları'' konulu panel düzenlendi. Avukat Burçin Solmaz'ın oturum başkanlığını yaptığı panele konuşmacı olarak katılan avukat Sadık Eral, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Kandemir, Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Feramuz Acar ve Yol TV'den Haydar Aygören, 29 Mayıs ve 4 Temmuz 1980 tarihlerinde yaşanan olayları tartıştı.

Anma etkinlikleri saat 16.00'de merkeze bağlı Hımıroğlu köyünde düzenlenecek ''Canlar Yemeği''yle sona erecek.

 

 

'Çorum olayları ile darbeye zemin hazırladılar'

Çorum olaylarının yıldönümü nedeniyle düzenlenen panelde, 29 yıl önce yaşanan kanlı çatışmalar masaya yatırıldı. Panelde konuşan anma törenlerinin organizatörlerinden avukat Sadık Eral, olayların 12 Eylül darbesine zemin hazırlamak için çıkarıldığını öne sürerek, "Kenan Evren'in anılarında 1 Temmuz 1980'de toplantı yaptıklarını ve darbe yapmaya karar verdiklerini yazıyor. Ne ilginçtir ki Çorum'daki kanlı olaylar ise 2 Temmuz'da başlamıştır" dedi.

 

 

Çorum'daki Alevi-Sünni vatandaşlar arasında 1980 yılında yaşanan çatışmalar sonunda ölen 57 kişi, 29 yıl sonra ilk kez düzenlenen törenlerle anıldı. Saat Kulesi Meydanı'nda gökyüzüne barış güvercinleri bırakılması ile başlayan etkinlikler, Devlet Tiyatro Salonu'ndaki "Çorum Olayları" paneli ile devam etti. Avukat Burçin Solmaz'ın oturum başkanlığını yaptığı panele konuşmacı olarak Avukat Sadık Eral, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Kandemir, Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Feramuz Acar ve Yol TV'den Haydar Aygören katıldı. Daha önce programa konuşmacı olarak katılacağı belirtilen MHP Çorum eski İl Başkanlarından Fahri Azkur, etkinlikte yer almadı.

Panelde konuşan 1980 olaylarının şahitlerinden ve o dönemde yargılanan bazı kişilerin avukatlığını yapan Sadık Eral, Çorum olayları hakkında ilginç açıklamalarda bulundu. Çorum olaylarının ilk olarak 28 Mayıs'ta başladığını, asıl kanlı olayların ise 4 Temmuz'da meydana geldiğini anlattı. Eral, "12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak isteyen güçler ve onların piyonlarınca halkımızı birbirine kırdırmak ve bu toprakları kan gölüne çevirmek amacıyla yazılıp sahnelenen bir provokasyondur. Türkiye'de 12 Eylül'le yüzleşmeden Çorum olayları ele alınamaz. Biz bu cesareti gösteriyoruz. Çünkü Çorum'da yaşanan olaylar Türkiye'yi 12 Eylül'e sürüklemiştir. Çorum olaylarını değerlendirirken 12 Eylül'ü es geçemezsiniz" dedi.

Kenan Evren'in anıları yer alan bazı kısımlardan da bahseden Eral, "Kenan Evren 1 Temmuz'da kaleme aldığı anılarında 'bugün toplantı yaptık ve darbe yapmaya karar verdik' diyor. Ne ilginçtir ki Çorum olayları da 2 Temmuz'da başlıyor. 3 Temmuz'da sokağa çıkma yasağı olmuş. 4 Temmuz'da ise sokağa çıkma yasağı kaldırılmış ve asıl kanlı olaylar patlak vermiş" şeklinde konuştu. Çorum olayları için yeniden yargılama yapılması gerektiğini dile getiren Eral, "Erzincan'da görülen davalar Çorum olayları davası olarak yapılmadı. Bu ciddi bir adaletsizliktir. Bu nedenle yeniden adil bir yargılama yapılmalıdır. Çorum'da yaşanan her vaka polisiye olaylar gibi ele alındı. Yargıtay bile Çorum olaylarına toplu olarak bakılmamasını eksiklik olarak saymıştır."

Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker ise, Alevilerin örgütlenmesi yönünde açıklamalarda bulundu. Yıllar önce Sivas'ta Madımak olayının anma törenlerine 50 kişi ile korkarak gittiklerini savunan Öker, "Şimdi oraya 50 bin kişi ile gidiyoruz. Şu an Çorum olayları için 200 kişi ile anma yapıyoruz. Bu sayı önümüzdeki yıllarda binler on binler olacak. Ama Çorum olaylarını anma etkinliklerinde Sünni kardeşlerimizi göremiyorum. İnanıyorum ki birkaç yıl sonra onlar da bu etkinliklere katılacak" dedi. (CİHAN)

Çorum'un 29. yıldönümü

Çorum’da 4 Temmuz 1980’de ülkücülerin sol görüşlü ve Alevi yurttaşların oturduğu Milönü Mahallesi’ne saldırısında ölen 100’ün üzerindeki yurttaş anıldı. Binlerce ev ve işyerinin tahrip edildiği katliamın üzerinden 29 yıl geçti.

Çorum Katliamı’nda yaşamını yitirenler bugün düzenlenen törenlerle anılacak

‘Acıdan ders çıkaralım’

ÇORUM - Çorum’da 4 Temmuz 1980’de ülkücülerin sol görüşlü ve Alevi yurttaşların oturduğu Milönü Mahallesi’ne saldırması sonucu 100’ün üzerinde yurttaşın öldüğü, yüzlercesinin yaralandığı, binlerce ev ve işyerinin tahrip edildiği katliamın üzerinden tam 29 yıl geçti. Katliamda yaşamını yitirenler bugün Çorum’da düzenlenecek çeşitli etkinliklerle anılacak.

Türkiye’yi 12 Eylül darbesine götüren olaylar arasında yer alan Çorum Katliamı’nda yaşamını yitirenler için ilk tören bugün saat 12.30’da Saat Kulesi Meydanı’nda yapılacak. Saat 13.00’de Çorum Devlet Tiyatro Salonu’nda bir panel düzenlenecek. Panele Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Yol TV’den Haydar Aygören ve avukat Sadık Eral konuşmacı olarak katılacak. Hımıroğlu köyünde verilecek “Canlar Yemeği”nin ardından saat 18.00’de Çorum Alevi Kültür Merkezi’nde lokma dağıtılacak.

Anma törenleriyle ilgili bir basın toplantısı düzenleyen avukat Eral, katliam tarihinin Çorum’da “Barış ve Kardeşlik Günü” ilan edileceğini açıkladı.

Birlik çağrısı yapıldı

Katliamda kendisinin de ağır yaralandığını anlatan Eral, “Çorum olayları, dış güçlerin ortaya koyduğu bir provokasyondur. Olaylar Türkiye’yi 12 Eylül darbesine getirmek için planlanmıştır. Bazı çevreler ‘bu olayları gündeme getirmekte ne yarar var, unutalım gitsin’ diyorlar. Fakat yaşanılan bu acı olayları unutmak yerine bir daha yaşanmaması için ders çıkarmalıyız” dedi. Alevi Kültür Merkezi Çorum Şube Başkanı Nurettin Aksoy, “acıyı bay eyledik” temasıyla hazırlanan etkinliklere destek verdiklerini belirterek, “Bu topraklarda bir daha Maraşlar, Sivaslar, Çorumlar olmasın diyoruz. 18 bin âlemi 72 millete aynı nazarla bakan bir felsefenin insanları olarak bütün Çorumluları bu birlik gününde el ele, kol kola olmaya çağırıyoruz. Gelin canlar bir olalım” diye konuştu.

SEYFETTIN METE / Cumhuriyet 04.07.2009

 

Çorum Katliamı ( Mayıs - Temmuz 1980 )

 

Saat Kulesi'nden "Barış Güvercini" 

"ÇORUM KATLIAMININ YILDÖNÜMÜ"
   
Çorum’da bazı sivil toplum örgütleri ve siyasilerin katılımıyla 4 Temmuz 2009 Cumartesi günü 1980 yılında yaşanan acı olayların bilinmeyen yönleriyle masaya yatırılacağı ayrıca Saat Kulesi’nde de barış güvercinleri uçurulacağı belirtildi.

Çorum’da 29 yıl önce yaşanan acı olayların yıldönümü olan 4 Temmuz günlerinin Barış ve Kardeşlik Günü ilan edilmesi yönünde çağrıda bulunan Av. Sadık Eral, Eğitim-Sen Çorum Şubesi’nde dün düzenlediği toplantıda kendisinin olayların hem mağduru, hem avukatı hem de araştırmacısı olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Çorum olaylarıyla ilgili yaptığı çağrıya gördüğü destekten dolayı teşekkür eden Eral, toplumun tüm kesimlerini 4 Temmuz 2009 günü saat 12.30’da Saat Kulesi Meydanı’nda yapılacak basın açıklaması ve barış güvercini uçurma etkinliğine katılmaya davet etti.

“Gelin hep birlikte acımızı bal eyleyelim. Bu olayları yaşayan ve bir daha yaşanmasını istemeyen tüm Çorumluları bekliyoruz” diye konuşan Eral, saat 13.00’de ise Devlet Tiyatro Salonu’nda Av. Burçin Solmaz'ın yönetiminde ve Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Yol TV’den Haydar Aygören, Av. Fahri Azkur ve kendisinin katılımı ile panel yapılacağını, panelin ardından Canlar Yemeği’nin ise saat 16.00’de merkeze bağlı Hımıroğlu Köyü’nde gerçekleştirileceğini bildirdi.

1980 yılında Çorum’da yaşanan acı olayların gerçek yüzünün masaya yatırılacağını kaydeden Eral; “Türkiye 12 Eylül’le yüzleşmeden Çorum olayları ele alınamaz. Biz bu cesareti gösteriyoruz. Çünkü Çorum’da yaşanan olaylar Türkiye’yi 12 Eylül’e sürüklemiştir. Çorum olaylarını değerlendirirken 12 Eylül’ü es geçemezsiniz” diye konuştu.

KESK Dönüm Sözcüsü Leyla Köse, BES Şube Başkanı Satılmış Akkaya, SES Şube Başkanı Hakkı Çakır ve Eğitim-Sen Şube Başkanı Halil Özbent’in de hazır bulunduğu toplantıda tüm demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilere de çağrıda bulunuldu.

KAYNAK : corumhaber.net - 29.06.2009

 

 

Çorum katliamını 12 Eylül aydınlatır

 

Sivas'ta Madımak katliamında hayatını kaybedenler gibi Çorum'da da ilk kez ölenler için harekete geçildi. Ve 12 Eylül'le ilgili tarihi çağrılarda bulunuldu..

04 Temmuz 2009 / 18:32

''Çorum Olayları'' olarak bilinen olaylarda hayatını kaybeden 57 kişi için 29 yıl aradan sonra ilk kez anma töreni düzenlendi.

BARIŞ SLOGANLARI BEYAZ GÜVERCİN

Çorum olaylarına şahitlik eden ve bu olaylar nedeniyle yargılanan bazı kişilerin avukatlığını yapan Sadık Eral tarafından organize edilen anma töreni Hürriyet Meydanı'nda gerçekleştirildi.

Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Çorum'daki bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve yaklaşık 100 kişilik bir grubun katılımıyla yapılan anma töreninde, barış sloganları atılarak beyaz güvercinler uçuruldu.

12 EYLÜL'LE YÜZLEŞME VAKTİ

Törende konuşan Avukat Sadık Eral, Çorumlular olarak 1980 yılında bu topraklarda yaşananları unutmadıklarını belirterek, Çorum olaylarında yaşananlardan çeşitli dersler çıkardıklarını dile getirdi. Avukat Sadık Eral, şunları kaydetti: ''Gördük ve anladık ki Çorum olayları, demokrasimizin gelişmesini boğmak, Türkiye'nin büyümesini engellemek, 12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak isteyen güçler ve onların piyonlarınca halkımızı birbirine kırdırmak ve bu toprakları kan gölüne çevirmek amacıyla yazılıp sahnelenen bir provokasyondur. Türkiye'de 12 Eylül'le yüzleşmeden Çorum olayları ele alınamaz. Biz bu cesareti gösteriyoruz. Çünkü Çorum'da yaşanan olaylar Türkiye'yi 12 Eylül'e sürüklemiştir. Çorum olaylarını değerlendirirken 12 Eylül'ü es geçemezsiniz. Alevisiyle, Sünnisiyle Çorum halkı bu olayların faili değil mağdurudur'

ÇORUM OLAYLARI TARTIŞILDI

Eral'ın konuşmasının ardından olaylarda hayatını kaybeden 57 vatandaş için Hürriyet Meydanı'nın ortasına karanfiller bırakıldı. Daha sonra da birlik ve beraberlik sloganları eşliğinde gökyüzüne beyaz güvercinler uçuruldu.
Anma töreninin ardından Devlet Tiyatro Salonu'nda ''Çorum Olayları'' konulu panel düzenlendi. Avukat Burçin Solmaz'ın oturum başkanlığını yaptığı panele konuşmacı olarak katılan avukat Sadık Eral, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Kandemir, Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Turgut Öker, Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Feramuz Acar ve Yol TV'den Haydar Aygören, 29 Mayıs ve 4 Temmuz 1980 tarihlerinde yaşanan olayları tartıştı.

Anma etkinlikleri ''Canlar Yemeği''yle sona erdi.

 

DANİMARKA ALEVİLİĞİ RESMEN TANIDI

Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Feramuz Acar, Türkiye’de tanınmayan Aleviliğin Danimarka’da resmen tanındığını söyledi.

 

 

Çorum’da 29 yıl önce yaşanan olayların yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinliğe katılan Acar, kendisinin de Çorum’un Sevindikalan köyünden olduğunu belirterek; “Artık ağıtlarımızı umuda çevirmenin zamanı gelmiştir” dedi.

Alevilerin her zaman emekten yana, devrimci-sosyalist bir çizgiden yana duruş sergilediğini kaydeden Acar; “Güç olmazsak, örgütlenmezsek bazı haklarımızı elde edemeyiz” ifadesini kullandı.

Türkiye’de halen Diyanet gibi bir kurumun var olduğunu belirten Acar, bunun laiklikle bağdaşmayacağını dile getirdi.

Danimarka’da bir yıl içerisinde Aleviğin resmen tanındığına dikkat çeken Acar; “Danimarka’da kimse tıpkı Başbakan Erdoğan gibi ‘cemevleri cümbüş evleridir’ diyemez. Çünkü kanunda bunun cezası var. Dedelerimize, zakirlerimize, semah hocalarımıza süresiz oturma izni veriliyor” dedi.

 

 

 

Çorum olayları masaya yatırıldı            06.07.2009

                                                                                                             

 

29 yıl önce Çorum olaylarının yaşandığı 4 Temmuz’da Çorum Olayları konulu panel Devlet Tiyatro Salonu'nda düzenlendi.

Panele Çorum Baro Başkanı Mahmut Bayatlı, EMEP İl Başkanı Hikmet Aydın, KESK Dönem Sözcüsü Leyla Köse, Eğitim-Sen Şube Başkanı Halil Özbent, BES Şube Başkanı Satılmış Akkaya, Alevi Kültür Merkezi Derneği Başkanı Nuretin Aksoy ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Avukat Burçin Solmaz'ın başkanlığını yaptığı panele konuşmacı olarak Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Başkanı Turgut Öker, Danimarka Alevi Birliği Başkanı Feramuz Acar, Türkiye Alevi Bektaşi Birlikleri Federasyonu adına Oktay Kandemir, Yol TV’den Haydar Aygören ve Avukat Sadık Eral katıldı. Panel öncesinde konuşmacı olarak ismi geçen Fahri Azkur ise panele katılmadı.

Panelde konuşan Avrupa Alevi Dernekleri Başkanı Turgut Öker çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bugün 200 kişiyle başlamış olmasına rağmen birkaç yıl sonra Sivas-Madımak Oteli’nde olduğu gibi Çorum Olayları anma törenlerinin de binlerce kişiyi bir araya getireceğini söyleyen Öker, “Bu anma törenleri barışın, kardeşliğin, alevilerin sünnilerin barış içerisinde bir arada yaşamasının zeminini hazırlayacaktır” dedi.

Öker'den sonra söz alan konuşmacılar Çorum Olayları'nın tarihi sürecini anlattı.

Konuşmaların ardından Çorum Alevi Kültür Merkezi Semah Topluluğu tarafından bir semah gösterisi sunuldu.

 

 

 

  

"1980 ÇORUM GERÇEĞİ"  Acıyı bal eyledik...

1980 Yılında  yaşananları hatırlatmak, gerçeklerle yüzleşmek ve bir daha aynı acıların yaşanmaması, yaşananlardan ders çıkarmak için Çorum Katliamının  29 yıldönümünü andık.

 

Saat Kulesinde saat 12.30'da basın açıklamasıyla başlanan etkinlik 13.30'da Çorum Devlet Tiyatro Salonundaki panelle devam etti. Çorum Barosu avukatlarından Burçin Solmaz'ın yönettiği Panele panelist olarak Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı TURGUT ÖKER, Yol TV yöneticilerinden HAYDAR AYGÖREN, Avukat SADIK ERAL, Danimakra Alevi Birlikleri Başkanı FERAMUZ ACAR, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonundan OKTAY KANDEMİR katıldı.  

 

Sadık Eral, Çorum olaylarının başlangıcı ve devlet yöneticilerinin ihmali üzerinde durdu. Asılsız bir söylenti sonucu başlayan Çorum  Olayları daha sonra kontrol altına alınamayarak Çorum Katliamına dönüşmüştür. Türkiye’de bir ilk olarak devletin memurları yani polislerin Çorum olaylarında bizzat katliam yaptıklarından yani masum vatandaşların evine bomba attıklarında dolayı ceza almış olduklarını belirtti. Yine  o dönemde İç İşleri Bakanlığından Çorum Valiliğine gönderilen genelge ilgi çekicidir. Bu genelgede demokrat ve Alevilerin yaşadığı  yerlerin kontrol altına alınması emri verilmiştir.  Buralarda yaşayan vatandaşların kaçmasını önlemek için bakanlık  tarafından genelge gönderilmiştir bu da çok düşündürücüdür. 

Yine aslında Çorum olaylarının başlatılmasının nedeni askeri darbeye yani 12 Eylül derbesine zemin hazırlamaktı dedi. Gün Sazak'ın öldürülmesinden sonra saat kulesi civarında toplanan kalabalık alevi mahallelerine saldırmıştır. Halbuki ne Gün Sazak Çorumludur ne de öldürenler Çorumludur.   Daha sonraları da Alaaddin caminin aleviler tarafından bombalandığı söylentisiyle halk galeyana getirilerek kıyıma başlanmıştır. Yine Alaaddin Caminin bombalanmadığı anlaşılmıştır. Bizler Çorum olaylarının aydınlanmasını olaylarda yaşamını yitiren şehitlerimizin saygıyla anıyoruz sözleriyle konuşmasını tamamladı.

 

 

 

Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı TURGUT ÖKER, Alevilerin artık birlik olma zamanıdır. Bunun için de girişimlerimiz olmuştur ve diğer birlik ve Federasyonlardan olumlu yanıtlar aldıklarını söyledi. Bizler Maraş'ta Sivas'ta Çorum'da etkinlikler yapabiliyorsak artık bir şeylerin değiştiğini, yıllar geçtikçe de katılımların artacağını belirtti. Sivas Madımak Şehitlerini anmak için başlattığımız ilk eylemlerimize az sayıda katılım vardı. ama iki gün önce gerçekleştirdiğimiz 2009 anma etkinliğimizde binlerce vatandaşımız oradaydı. Bu da gösteriyor ki yıllar geçtikçe katılımlarımız artıyor.

Halkımız bilinçleniyor ve davasına sahip çıkıyor. Çorum'da ilk olarak gerçekleştirdiğimiz bu anma etkinliğimize katılımın az olduğundan endişelenmemize gerek yok. Yıllar geçtikçe katılımların artacağını biliyorum dedi. 29s yıl önce yapılan bu katliamlar tam da bunu yapanların amacına uygun düşmektedir, amaçları neydi bizleri bitirmek bizleri sindirmekti. işte yıllardır katılımların az olmasının nedeni budur. Amaçları Alevileri kendi köklerinden, yollarında koparmak yerlerinden yurtlarından etmek, köylerine cami yaptırmak içindi. Katılım işte bu yüzden az. Askerlik, okul yıllarımızda Alevilere söylenenleri hatırlayın... Hangimiz kendimizi savunma cesaretine sahiptik. Savunamıyorduk çünkü bizi sindirmişler, katliamlarla bizi yok etme asimle etme çalışmalarını yapmışlar bizim cesaretimizi kırmışlardı. Ama artık Aleviler uyandı birlik olmaya başladı, sesini duyurmaya büyük bir güç olmaya başladı. artık aleviler bir lokomotif olacak diğer güçler bizlerin peşinde bizim içimizde yer alacak dedi. 

 

    

 

Danimakra Alevi Birlikleri Başkanı FERAMUZ ACAR, Danimarka'da Alevi birlikleri olarak hükümetten kendilerini tanımaları için dilekçe ile başvurduk dedi. Onlarda birkaç ay sonra bizi resmen bir inanç örgütü olarak tanıdılar. Bizler bir çok program ve etkinliklerde Aleviler olarak kendimizi kabul ettirdik. Hükümet bizlere bir çok haklar tanıdı dedi. Umudumuz yurdumuzda da bu haklara kavuşmak olduğunu belirtti. 

 

Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonundan OKTAY KANDEMİR, Bizler daha önce yaşanmış olan katliamlara Çorum, Maraş, Sivas Olayları değil, bunlara "Katliam" demeliyiz. Çünkü bunlar hep bizslere karşı topyekün işlenmiş bir katliamdır dedi. Yine başımıza bu tür felaketlerin tekrar gelmesini istemiyorsak birlik olalım, dik duralım  Ancak bizler büyük bir güç olursak saldırılara karşı koyabiliriz dedi.

Yol TV yöneticilerinden HAYDAR AYGÖREN, Artık sesimizi aynı anda bir çok izleyiciye ulaştırabiliyoruz dedi. Bunda da televizyonlarınözellikle Yol Tv gibi yüzünü aydınlığa dönmüş televizyon kanallarının etkili olduğunu belirtti. Artık örgütlenme zamanı gelmiştir. örgütlenmeyen bir tek bizler kaldık, bizden oy alan partiler bile bizi dikkate almıyorlar çünkü Alevilerde birlik beraberlik olmadığını onlar da biliyor dedi. Ama artık sesimizi dyurmanın birlik olmanın zamanıdır dedi.

 

Panelin ardından Çorum Alevi Kültür Merkezi Semah ekibi gösterisi yer aldı. 

Sevgili Arkadaşlar,
Bugün Çorum Olayları olarak bilinen faşist saldırıların 2. ve en büyüğünün 29. yıldönümü.
Süreci kısaca anlatayım (istenilirse daha geniş anlatabilirim). 28 Mayıs 1980'de MHP milletvekili Gün Sazak'ın ölümünü bahane eden faşistler; kentte polis eşliğinde izinsiz gösteriler yapıp şehirde terör estirmişler, kent merkezinde bazı solcu bilinen kişilerin dükkanlarını yağmalamışlar, bununla yetinmeyip polis desteğinde solcuların ve alevilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelere, özellikle Milönü'ne saldırmışlardır. Hazırlıklı olan sosyalist, devrimci güçler tarafından geri püskürtülmüşlerdir. (Bu ilk saldırıda ilk yaralanan arkadaşımız polis kurşunuyla yaralanmıştır.)
Polis desteğindeki bu saldırıdan istedikleri katliamı gerçekleştiremeden eli boş dönen faşistler bu durumu hazmedeyip işi alevi-sünni çatışmasına dönüştürmek için çalışmalara başlamışlar, alt yapısını oluşturmuşlar ve 2,3 temmuz günleri tekrar saldırı girişimlerinde bulunmuşlar ama gene başaramamışlardır. Nitekim 4 Temmuz Cuma günü tüm camilerde aynı anda ilan edilen "Komünistler, kızılbaşlar Alaattin Cami'yi bombaladı" yalanı ile top yekün bir saldırı başlatmışlardır. Faşistler barikatları aşamamışlardır ama polisler aşmayı başarmıştır. Çatışmalar; gündüz mahalle aralarında polislerle, gece mahalle kenarlarında faşistlerle günlerce sürmüştür.
Kaybettiğimiz 54 canımızdan bir kaçı gündüzki çatışmalarda polis kurşunuyla vurulmuşlardır. Diğer yitirdiğimiz canların tamamı çatışma dışında, tarlalarda, yollarda ya da diğer mahallelerde hunharca katledilmişlerdir. Bu yönüyle katliam girişimi şanlı bir direnişe dönüştürülmüştür. Bu direnişte yaşamını yitiren canlarımızı saygıyla anıyor, yaşayan ve büyük bir özveriyle mücadele eden arkadaşlarımı selamlıyorum.
29 yıl sonra ilk defa bugün, saat 12.30'da kent merkezinde kitlesel bir basın açıklamasıyla faşistleri lanetledik. Saat 13.00 de ÇAD Çorum Şube başkanı Av. Burçin Solmaz yönetiminde AABK genel başkanı Turgut Öker, DABF genel başkanı Feramuz Acar, ABF yöneticisi Oktay Demirkan ve Av. Sadık Eral'ın katılımıyla, Devlet Tiyatro Salonu'nda bir panel yapıldı.
Katılım beklediğimiz kadar olmasa da bundan sonraki etkinliklerin çok daha güçlü ve etkili olacağının izlerini de gördük.
Çorum olayları her yönüyle sol, sosyalist hareket açısından derslerle doludur. Bunlardan en önemlisi de sayıları 49 larla ifade edilen, asla bir araya gelmeyecekleri söylenen, hatta zaman zaman birbirini öldüren sol fraksiyonların nasıl tek yürek olduğudur. Eğer 12 Eylül faşist darbesi olmasaydı, sanırım bu ders tüm Türkiye'ye örnek olacaktı.
Tekrar,29 yıl öncesinin bu adsız kahramanlarını saygıyla anıyorum

_________________________________________________________________________________________________________________________________________

 

Yazar Alevi Haber Ajansı   

Çorum Katliamı (Mayıs - Temmuz 1980 )

Çorum katliamı, ülke genelinde işlenen siyasal cinayetlerden, okul işgallerinden, Malatya, Kahramanmaraş, Gazi katliamlarından soyutlanarak; sağ-sol grupların çatışmasıyla değerlendirilemez. Bu katliamın, emperyalist güçler ve ülkemizdeki işbirlikçilerin ortak planlarıdır, eylemleridir.

Genellikle etnik ve mezhep topluluklarının iç içe yaşadığı Doğu, Iç ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde gelişen toplumsal muhalefeti baskı ve katliamlarla susturmak, solcu ve Alevileri göçe zorlamayı amaçlamaktadır. Çorum katliamı bu planın bir halkası ve uzantısıdır.

Katliamın Ön Hazırlıkları: MHP ve MSP’nin dışarıda desteklediği Süleyman DEMIREL’in azınlık hükümeti, ırkçı-şeriatçı örgütleri korumuş, eylemlerine göz yumulmuştur. Ayrıca yansız görevini sürdüren Çorum Emniyet Müdürü Hasan UYAR görevinden alınarak, yerine Tunceli’de bir çok olaya adı karışan Nail BOZKURT, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne MHP’nin militanı olarak tanınan Fethi KATAR getirilmiştir. Yine sağ görüşlü ve taraflı (AP iktidarında Içişleri Bakanlığı yapmış, zehir hafiye diye tanınan Faruk SUKAN’ın bacanağı) Rafet ÜÇELLI’de Çorum valiliğine atanmıştır. Demokrat olarak bilinen 40’a yakın polis memuru tel emriyle başka illere ataması yapıldı. Bir çok okul yöneticisi ve demokrat öğretmenin, memurun sürgünü ve yer değişimi yapıldı. Devletin bir çok kurum, faşistlerin karargahı haline getirildi. MHP’lilere ruhsatlı silah verilmeye başlandı. Buna karşın, Çorum emniyetinde görevli sağcı ve ırkçı bilinen bir çok polisin başka illere ataması çıkarılmışken, ilişkileri kesilmeden Çorum’da görevlerinin sürdürdüler.

ABD’nin Türkiye Büyük Elçiliği’nde görevli Robert ALEXANDIR PECK (CIA görevlisi olarak tanınır) Çorum’a gider. Çorum’da MHP’li il yöneticileriyle, vali ve CHP’li Belediye Başkanı Turhan KILIÇOĞLU’yla görüşür, MHP’nin etkin olduğu köy ve ilçeler, ???Alevi-Sünni??? hakkında bilgi edinmeye çalışır. Çorum’dan sonra Amasya ve Tokat’a gider. Amasya’da Alevi-Sünni, sağ-sol çatışması üzerine sorular sorar, ne zaman ve hangi ölçüdebir çatışma çıkabileceği hakkında bilgi edinmeye çalışıyordu. (1) Bu değişim ve çalışmalar sürdürülürken; ülkücü örgütlerin halkı tahrik etmek için çalışmalarını sürdürüyorlardı. Çorum’da 19 Mayıs “Gençlik ve Spor Bayramı” kutlama hazırlıkları sırasında ülkücülerin Bayram töreninde kızların kıyafetlerini gerekçe göstererek halkı tahrik etmek amacıyla şu bildiriyi dağıtıyorlardı:

“Müslüman namusuna sahip çık

19 Mayıs gösterileri adı altında yine namus bacılarımızın iffet ve hayasına kahpeçe ve haince saldıracak bir gün geliyor. Yüreklerimizi parçalıyor, içimize kan akıtılıyor.

Yine müslüman evlâdı kan ağlamaya kafir düzen tarafından soyularak, en müstehcen ve kepaze kılıkta teşhir edilecektir. Bin yıllık mübarek tarihimize bundan büyük bir leke sürülebilir mi? Kurtuluş Savaşında namusunu Yunan eli kirletmektense ölmeyi tercih eden mübarek ninelerimizin kemikleri sızlamaz mı? Ey müslüman, düşün, süngüyle ama karnında çocuk çıkarken zihniyetle bu zihniyetin farkı ne? Namazını kıl, orucunu tut yeter; karışan mı var diyen gafil müslüman sen de düşün... Düşün ki, haddini bilmeyenlere bildirelim hadlerini. Şu haris-i Şerifi asla unutma, haksızlık karşısında susun, dilsiz şeytandır. Ne mutlu canı ile, kanı ile, malı ile CIHAD edenlere-Islâmcı Gençlik” (2)

Gün SAZAK’ın Ölümü: Ülkücülerin CIHAD bildirisinden 9-10 gün sonra Ankara’da MHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Gün SAZAK (1. MC hükümetinde Gümdük ve Tekel bakanlığı yapmıştır.), 27 Mayıs 1980 günü belirsiz kişilerce vurularak öldürüldü. Gün SAZAK Ankara’da öldürülmüş. Çorum’la uzaktan-yakından ilgisi yok. Eğer duygusal bir tepki olacaksa Ankara’da olması gerekirdi. Oysa Türkiye genelinde saldırı, tahrip ve cinayetler başlatıldı, günlerce devam etti. Özellikle Alevi-Sünnilerin, Türk-Kürtlerin iç içe yaşadığı kentlerde saldırı ve cinayetler halka yönetildi. Görülüyor ki, bu saldırı, cinayet ve katliamlar, duygusal bir tepkinin sonucu değil; perde arkası güçlerin ve planladığı, yönlendirdiği eylemlerdir...

Çorum katliamı, Gün SAZAK’ın ölümü gerekçe gösterilerek başlatılmıştır. 28 Mayıs Çarşamba günü, Çorum’un en işlek caddesinde ve çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan sağcı gruplar (ülkücüler) elleri havada kurt işareti yaparak “kanımız alsa da zafer Islâmın, Kana kan, intikam” sloganlarıyla yürüyüşe geçmişlerdir. Yürüyüş korteji, kısa süre sonra saldırıya dönüşür. Cadde üzerinde bulunan solculara ait işyerleri tahrip edilmeye, yakılmaya başlanır. Yürüyüş kortejinin çevresinde görevli polislerin müdahalesi görülmez ve seyirciler.

Çorum’un okullarında sağcıların baskısı, terörü boyutlanarak artar. Öğrencilerin derslere girmesini engellemeye çalışırlar. Öğretmenlere saldırırlar. 28 Mayıs günü başlatılan ilk eylem noktalanır. Sağcı gruplar ve MHP Il Yöneticileri toplanarak ilk günün eyleminin değerlendirmesini yapıyor, yeni saldırı hazırlıklarını planlıyorlardı. Ankara’dan Gün SAZAK’ın cenaze törenine katılanlar (Çevre ile ve ilçelerden) Çorum’a gelmeye başladılar. Ayrıca bazı yabancı turizm şirketleri de Çorum dışından MHP’li militanları Çorum’a taşıyorlardı. 29 Mayıs günü başlatılacak ve günlerce sürecek saldırıların planı, saldırı yapılacak semtler ve görevli olacakların listesi hazırlanır.

29 Mayıs günü sabahıdır. Çorum’un işçisi, memuru, esnafı; öğrencisi ve halkı, günlük işlerini yürütmek için işlerlerine gitmeye hazırlanıyorlardı. Dışarı çıktıklarında, cadde ve sokakların faşist saldırganlarca işgal edildiğini, “Kana kan, intikam” sloganlarıyla saldırılarını sürdürdüklerine tanık olurlar. Saldırganlar ise rastladıkların dövüyor ve esir alıyorlardı. Solcu ve Alevilere ait işlerleri yağmalanıyor, tahrip ediliyor ve yakıyorlardı. Saldırıya uğrayanların, güvenlik güçlerine başvurduklarına “Toplumsal olaydır, müdahale edemeyiz” yanıtını alıyorlardı.

Faşist saldırganlar, Çorum’un caddelerini, sokaklarını, meydanlarını işgal etmekle yetinmemişlerdir, Çorum’la komşu il, ilçe ve köylerle bağlantılı tüm yolları da işgal etmişlerdi. Araçlar durduruluyor, kimlik kontrolü yapılıyor, solcu ve Alevi olanları alıp işkence ediyorlardı. Sağırların, körlerin bile görebilecekleri bu hazırlıkların devlet tarafından görülmemesi olanaklı değildir. Ama önlem alınmamıştır...

Saldırganların bir kolu, demokrat ve sol görüşlü Çorum Gazetesi’ne; sol yayın satan Bahar Kitapevi’ne saldırarak tüm eşyalarını, malzemelerini dağıtır ve tahrip ederler.

Saldırganların büyük bir kolu da, solcuların, Alevilerin yoğunlukta olduğu Milönü Mahallesine yönelirler. Saldırının haberini alan Milönü halkı, yollarda barikat kurarak saldırıya karşı savunma direnişine girişirler. Başka bir kol, Kuruköprü, Üçevler, Sigorta ve Mutluevler semtine yönelirler. Bu semtlerde oturan solcu ve Alevilerin, saldırıdan habersiz ve savunma önlemlerini alamamışlardır. Mevcut güvenlik güçleri ise, bir bölümü yansız kalırken, bazı polislerde saldırganlara yardımcı oldukları saptanır. Bu semtte 45 yaşlarında Servet YILDIRIM isimli bir kişiyi öldürürler. Celal ERDOĞAN (öğretmen), Salih YILMAZ (Öğretmen), Turan KABAKULAK, Vedat ELIAÇIK, Hüseyin ŞIMŞEK, Sefer EKEN, Sezai GÜREN, Neşet AYDIN, Mustafa NALLICA Sadık VASIFOĞLU, Hasan KÖSE, Aşır DEMIREL isimli sol görüşlü kişilerde kurşunla ağır yaralanmışlardır. Yine Altınevler Semtinde evlerinin balkonunda oturan iki kizkardeşe silahla ateş edilmiş ve her ikisi ağır yaralanmışlardır. Bu semt ve mahallelerde bir çok ev ve işyeri de tahrip edilerek yakılmıştır.

Sokağa Çıkma Yasağı: Olayların genişlemesi, karşılıklı çatışmaya dönüşmesi üzerine, Çorum Vali Rafet ÜÇELLI, sokağa çıkma yasağı koyar. Savunma amacıyla halkın oluşturduğu barikatların kaldırılmasını ister. Saldırıya uğrayan halk, sokağa çıkma yasağına uyarken; saldırganlar özgürce sokaklarda saldırılarını sürdürüyorlardı.

Çorum kalesi yakınındaki semtlerde oturan halkın kurduğu bir savunma barikatına saldırganlar silahla ateş etmekte, ama barikatı aşamıyorlardı. Vali Rafet ÜÇELLI, halkın kendini savunması için kurduğu bu barikatın kaldırılmasını Jandarma Komutanı Yarbay Vural GÜRIDE’ye emir verir. Halk ise, can güvenlikleri için kurdukları barikatı kaldırmamakta direnirler. Vali ise, barikatın mutlaka kaldırılmasını, yolun trafiğe açılmasını istemektedir. Jandarma Yarbay Vural GÜRIDE ile Vali arasında geçen konuşma şöyle:

Vali: lütfen Ankara-Samsun Karayolu trafiğe açılsın.

Yarbay Güride: Sayın Valim yolu açmak için silah kullanmak zorunda kalacağız. kan akar, bu da olayları tırmandırır.

Vali: Her şeye karşın yol trafiğe açılmalıdır.

Yarbay Güride: Kan dökülür, ben açamam sayın valim. Buyurun siz açın.

Halk barikatını kaldırmaz. Ama başka bir semtteki zayıf bir barikatı aşan 19 AN 709 plakalı, kırmızı renkli Reno marka bir otomobil Milönü semtini silahla boydan boya tarar. Semt halkı panik içinde evlerine koşuşurlar. Yaralananlar olur. Mahalleyi silanla tarayan otomobilin plakasının bir traktöre ait olduğu, otomobilin içinde polislerin olduğu kanaati oluşur (3)

Iki Polisin Ölümü: Mayıs’ın 28-29-30-31. Günleridir. Dört günden beri karşılıklı çatışmalar sürmektedir. Bu arada Alevi ve solculara ait bazı ev ve işlerleri tahrip edilmiş ve yakılmıştır. Bir çok kişi yaralanmış, bazıları da öldürülmüştür. Halkın güvenlik güçlerine (polise) güveni olmadığından barikatlarla semtlerini korumaya çalışıyorlardı. Bunun farkına varan vali, askeri birliklerden yardım ister. Askeri birliklerin devreye girmesiyle saldırılar ve çatışmalar denetim altına alınmış görünse de; bunu fırsat bilen Emniyet güçleri, direnen mahallelerde operasyonlara giriştiler. Operasyon sırasında Multuevler-su deposu yakınında, yol ortasında kurşunlanarak öldürülmüş bir erkek cesedi bulunur. Yapılan kimlik tespitinde cesedin polis memuru Abdurrahman KOCAK’a ait olduğu belirlenir. Daha sonra Milönü’nde başka bir polisin öldürüldüğü, birinin de yaralandığı ortaya çıkar. Polis öldürme olayında yaralı kurtulan polis memuru Mehmet BEKTAŞ ifadesinde:

“trafikteki servisler kaldırılmış olduğu için, sabahları işe değişik vasıtalarla gidiyordum. O sabah Muzaffer YEŞILYURT’la birlikte Milönü’nden geçerken boş bir arsadan üzerimize dört el ateş edildi. ‘durun, teslim olun, silahlarınızı atın’ diye bağırdılar. Muzaffer silahını çekip ateş etmeye başladı. Benim Kırkkale tutukluk yapmıştı. Onlar ateş etmeye devam ediyorlardı. O sırada Muzaffer vuruldu ve düştü. Düşünce ateş edenler uzaklaştılar. Muzaffer ‘hemşerim beni kurtar’ dedi. Eğilip baktığımda ölmüştü. Onun tabancasını aldım ve kaçanların arkasından iki el ateş ettim. Bu sefer 100-150 kişi olarak bana doğru geliyorlardı. Yapacak bir şey yoktu, kaçarak bir apartmana girdim. Bu sırada attıkları bir tuğla alnıma gelmişti. Ev sahibi ‘Girecek benim evi mi buldur, defol’ dedi. Beni kovalayanları da içeri aldı. Üzerime atladılar ve beni sürükleyerek sokağa çıkarttılar. O sırada kendimi kaybetmişim. Eşim Gülay beni oradan olarak, hastaneye gütürmüş” (4)

Polislerin ölümüyle ilgili başka söylentilerde bulunmaktadır. Söylentiye göre Mehmet BEKTAŞ’la, birlikte gelen polis Muzaffer YEŞILYURT’a Milönü’ndeki barikatların kaldırılmasını teklif eder. Muzaffer (demokrat olarak bilinmektedir) karşı çıkınca, Mehmet BEKTAŞ silahını çekerek Muzaffer’i vurur. Barikatların yanında bulunanlarda olayı görüyor, Mehmet BEKTAŞ’ın arkasına düşüyorlar. Olay açıklığa kavuşamıyor. Ama solcular suçlu görülerek iki kişi gözaltına alınır, yargılama sonucu ağır hapis cezası verilir.

Polisler, Milletvekillerine Saldırıyorlar: Çorum katliamı nedeniyle CHP’Li milletvekilleri (Şükrü BÜTÜN, Ethem EKEN, Senatör Abullah ERCAN) olayları yerinde incelemek üzere gelmişlerdir. Milletvekilleri, CHP’li Belediye Başkanı Turhan KILIÇOĞLU’nun makamında otururlarken, biri heyecanla içeri girer. Saldırganların dışarıda iki genci silahla yaraladıklarını, yardımcı olunmasını söyler. Milletvekilleri de hemen dışarı fırlayarak yaralı gençlerin bulunduğu yere giderler. Orada polis ekibinin beklediğini, yaralılara yardımcı olmadıklarını görürler. Milletvekilleri yaralılara yardım etmeye çalışırken, polis ekibinin içinde bulunan Kemal MARAŞLI “Olayların sorumlusu sizlersiniz. Polisleri siz öldürdünüz, komünistler” kışkırtmasıyla polis ekibi milletvekillerine saldırırlar. Polislerle milletvekilleri itişirken, milletvekili Şürkü BÜTÜN’ün belindeki tabancası yere düşer. Polis Kemal MARAŞLI hemen tabancayı alarak milletvekiline çevirir. O sırada iki genci silahla yaralayan MHP’lilerde gelir ve polis ekibiyle birlikte milletvekillerine saldırırlar. Karşılıklı itişme sürerken, başka bir polis ekibi de olay yarine gelir, tabancalarını çekerek saldırgan polislere ve MHP’lilede çevirirler. Böylece milletvekilleri de saldırıdan kurtulmuş olurlar. (5)

Içişleri Bakanı Vekili Çorum’da: Çorum olayı tırmanarak cinayetlere dönüşmektedir. Içişleri Bakanı Vekili Orhan EREN, Jandarma Genel Komutanı Org. Sedat CELASUN’la birlikte Çorum’a gelirler. Çorum’da teşkilatı bulunan siyasi parti il yöneticileri, Çorum milletvekillerinin katılımıyla bir toplantı düzenlenir. Saldırı olayı değerlendirilir. Çorum Valisi Rafet ÜÇELLI, tek yanlı ve timsah gözyaşlarıyla olayları anlatır. Bu anlatımın etkisinde kalan Jandarma Genel Komutanı Sedat CELASUN: “Biz gerekli yerlerden emir aldık. Milönü’ne tanklarla girip olaylara son vereceğiz” dediğinde; Çorum CHP Milletvekili Ethem EKEN, “nasıl olur paşam? Milönü’ne tanklarla girmek neyi çözer? Bu daha çok kan dökülmesine neden olur. Belki bir Milönü hiçbir şey değil ama, Türkiye’de 14 milyona yakın Alevi vatandaş yaşamaktadır. Milönü’ne tanklarla girip kan döküldüğünde tüm ülkede büyük olaylar çıkar”yanıtını verir. Sonuçta oluşturulan bir komite Milönü’ne giderek halkla görüşürler. Can güvenliği garantisi sonucu barikatlar kaldırılır.

Vali - Emniyet Müdürü Görevden Alınıyor: Çorum’da Kuruköprü, Sigortaevleri, Terlemezevler, Milönü, Kale, Esnafevler, Şenyurt, Bahçelievler, Karşıyaka, Nadık Mahallelerinde ve semtlerinde saldırılar devam etmektedir. Semt halkı kurdukları barikatlarla savunmalarını sürdürmektedirler. Askeri birliklerin müdahalesi sonucu saldırı olayı kısmen de olsa denetim altına alınmıştır.

Çorum halkı, saldırı ve katliamın valinin ve Emniyet Müdürünün yanlı tutumlarından kaynaklandığını açık açık söylemektedirler. Basın olayı yerinde incelemekte, haber yapmaktadır. Böylece Vali Rafet ÜÇELLI ile Emniyet Müdürü Nail BOZKURT’un yanlılığı gizlenemez olmuştur. Istemeye istemeye her ikisi görevden alınırlar. Yüksel ÇAVUŞOĞLU Çorum Valiliğine, Erdem YURTSEVER’de Emniyet Müdürlüğüne atanırlar.

Çorum katliamında yansız görev yapan Çorum Il Komutanı Yarbay Vural GÜRIDE, polislerin solculara, Alevilere karşı kinli tahriklerini, MHP’li saldırganlara nasıl yardımcı olduklarını görmekte; buna karşı önlemler almaktadır. Jandarma komutanı, demokrat ve yansız tutumlarıyla halka güven veriyordu. Ne var ki saldırgan faşistler; komutanın tutumundan memnun değiller. Çorum MHP’li milletvekilleri Mehmet IRMAK Çorum’a gelir. Jandarma Il Komutanı Vural GÜRIDE’ye “Niye engellemiyorsun” diye çıkışır ve baskı yapar. Milletvekillerinin baskıları Yarbay GÜRIDE’yi etkilemez. Bu kez Çorum’da olaylar nedeniyle görevli bulunan askeri birlik komutanı General Şahabettin ESENGÜL’e giderek ve Jandarma Komutanının tutumundan memnun olmadıklarını değiştirilmesini isterler. General ESENGÜL, kendisine yapılan baskıyı şöyle anlatmaktadır:

“Isimlerini dahi hatırlamak istemiyorum. Bu milletvekilleri devamlı suretle yaranın kabuklanması değil, kanamasını istiyorlardı. Işleri güçleri Ankara’da belirli odakları tahrik etmek ve almış olduğu yetkilerle Çorum’a gelip karma karışım etmekti. Bu iki milletvekili olayların tarafımdan bastırılmasını memnuniyetle karşılamadılar. Yani ne istiyorlardı? Bir taraf korunsun, diğer taraf öldürülsün. Yani katalizor rol oynamayacaksınız. Güvenlik tedbirleri tam olarak almayacaksınız. Bir kesim ki ona Sünni kesim diyebilirsiniz, Alevileri esasen sıkışmış bir bölgede çevirmiş, onların üzerine saldırıp imha etmek istiyorlardı. Fevkalede küstah bir tavır içindelerdi” (6)

MHP’lilerin baskısı sonucu Jandarma Il Komutanı Yarbay Vural GÜRIDE görevden alınır.

Çorum Dışına Taşan Ölüm: Çorum’un giriş-çıkış yolları, faşistlerin işgalindedir. Araçlar durdurularak içindekiler indirilip kontrol ediyorlardı. Içlerinde solcu-Alevi olanları alıp götürüyorlar ve işkence ediyorlardı. Çorum-Ortaköy yolu, Ovasarap Köyü’nün (Sünni, MHPP yoğunlukta) yakınından geçmektedir. Ovasaray Köyü’nde 35-40 MHP’li militan yolu kapatır. Çorum’dan Kozluca Köyü’ne (Alevi Köyü) giden bir kamyonu durdururlar. Kamyonda bulunan Selahattin ve Metin ARDIÇ isimli iki genç kardeşi indirirler. Işkenceden, sorgulamadan geçirirler. Selahattin silahla ağır yaralanır, acı içinde yerde kıvranır. Selahattin’in küçük kardeşi Metin henüz 10 yaşında. Ağabeyinin kanlar içinde yerde yatışını, eli silahlı faşistlerin hakaret ve küfürlerini gördükçe korkudan titremekte, hüngür hüngür ağlamaktadır. Faşistlerden biri kamyonun yönünü Çorum’a doğru çevirir, yaralı Selahattin’i ve Metin’i kamyonun şoför mahaline kor. Metin daha küçük kamyonu kullanmasını bilmiyor. Selahattin ise kurşunla ağır yaralı, sürekli kan kaybetmektedir. Çaresizlik içinde Selahattin direksiyonu eline alır, kardeşi Metin’in katkısıyla Çorum-SSK Hastanesine yetişirler. SSK Hastanesi, ülkücülerin denetinde ve üs olarak kullanılmaktadır. Kan kaybı nedeniyle Selahattin yürüyemez olmuş, koltuğuna girilerek SSK Hastanesinin acil bölümüne yetiştirilir. Görevliler “Sen sigortalı değilsin, ancak devlet hastanesi bakar” diye hiç ilgilenmezler. Devlet hastanesine götürecek kimse yok. Acılı haber babası Cemal’a ulaşmış, koşarak yetişir. Kan gereklidir. Selahittin’in kan grubunu belirlemek için kanı alınır, bir şişeye konulur, babasına verilir; Kan tahlil merkezine gönderilir. Acılı baba, kan şişesiyle dışarı çıktığında, SSK Hastanesinin bir görevlisi “Komünistler burada kan tahlili yapamazlar” diyerek baba Cemal’ın elindeki şişeyi alır, barikatlara vurarak kırar. Kan tahlili zamanında yapılmadığı için gerekli kan bulunamamış; Selahattin’de fazla kan kaybından yaşamını yitirmiştir. (7)

Alevi köylerinin yolları işgal altındadır. Ahmetdoğan, Çobandoğan, Savak ve Yoğunşehit köylerinde yaşayan Aleviler dışarı çıkamıyorlardı. Hayvanlar içerde, insanlar içerde, ekinler tarlada. Eli silahlı faşistler yollarda (8)

Ankara’da ameliyat sonucu yaşamını yitirmiş bir Alevi kadının cenazesi Çorum’daki köyüne götürülmektedir. Kuruköprü mevkiinde eli silahlı faşist bir grup tarafından durdurulur. Arabada bulunanlar indirilerek kimlik tespiti yapılır. Alevi oldukları anlaşılınca ölü sahiplerine hakaret edilir, coplanırlar. Bununla da yetinilmez, cenazeyi açmak isterler. Ölü sahipleri defin ve yola çıkma belgelerini göstererek, güneş batmadan cenazenin köye yetiştirilmesini rica ederler. Adı üzerinde faşist, ölüye de saygıları olmaz. Bir yanda cenaze tekmelenmekte, bir yan da cenaze sahiplerine işkence edilmektedir. Bunca hakaretten sonra içlerinden biri “Bırakın şu pezevenkleri, cehennem olup gitsinler” söylemiyle cenaze arabası birakılır.

Ceset... Ceset...: Faşistler, insan avındalar, önüne geleni dövüyor ve öldürüyor, işkence ediyorlardı. Mutluevler semtinde bir inşaatta iki ceset bulunur. Kimlik belirlemesinde birinin Yahya BARAN’ın, diğerinin de Osman AKSU’ya ait olduğu ortaya çıkar. Her ikisinin elleri ve gözleri ağızları bağlandığı, vücutlarında 18’er kurşun yarası olduğu saptanır.

Çorum-Eskiekin Köyü sınırları içinde, buğday tarlalarında iki gencin cesedi ortaya çıkar. Osmancık-Mehmet Teze Köyü nüfusuna kayıtlı Kazım GÜLER’e ait ceset ile kurşunla delik-deşik edildiği ve kimliği belirlenemeyen diğer bir cesedinde aynı biçimde önce işkence, sonra silahla öldürüldüğü; Bayat’ın Gökboğaz mevkiinde Şeref ŞAHIN adında bir gencin silahla taranmış cesedi; Elvan Çelebi köyü sınırları içindeki tarlalarda SSK Çorum Hastanesi’nde çalışan Necati GÖKTAŞ’ın silahla taranmış cesedi bulunmuştur. Tarlalarda cesedi bulunanların tümünün solcu ve Alevilere ait olduğu; cesedi bulunmayan nice kayıp bulunduğu saptanmıştır. (9)

28 Mayıs 1980’de başlatılan saldırı ve katliam, askeri birliklerin müdahalesiyle biçimsel olarak denetim altına alınmıştır.

Katliamın TEMMUZ Dönemi: Taşeron olarak kullanılan faşistlerin amacı, Çorum’ a bağlı ilçe ve kasabalarda oturan solcuları, Alevileri baskı ve katliamlarla göçe zorlamak, süreç içinde bölgenin denetimini ele geçirmektir. Çorum halkı K. Maraş katliamından ders çıkarır. Saldırının ilk günü kendi olanaklarıyla kurdukları barikatlarla güvenlik önlemlerini almışlardır. Ayrıca Çorum’ un Sünni inançlı toplumunun MHP’liler dışında kalanlar, saldırganlara destek vermemişler, hatta bir bölümü saldırıya uğrayanların yanında yer alarak direnmişlerdir. 28 Mayıs 1980 de başlatılan faşist saldırı bu nedenlerle amacına ulaşamamıştır.

Faşistler, Mayıs’ ta başlatılan saldırıdan gördükleri eksiklikleri gidermeye, Sünni halkın katılımını sağlamaya çalışıyorlardı. Ayrıcı dışarıdan faşist militan ve silah getirmeye, saldırıya engel olan devlet görevlilerini kentten uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Kendi içlerinde ekipler oluşturarak mahalle, kasaba ve köy çalışmalarına yöneldiler.

Çorum halkı, faşistlerin bu hazırlıklarının katliama dönüşeceğinden kuşku duyuyor ve ilgilileri uyarmaya çalışıyorlardı. AP Çorum Il Başkanı Yardımcısı Erol ŞAHIN, CHP Il Başkanı Cemal SOLMAZ’ la birlikte vali ve emniyet müdürüyle görüşürler. MHP'nin saldırı hazırlıklarını ileterek önlem alınmasını isterler... (10)

Aynı tarihte yeşil renkli 19 AT 535 plakalı ve 131 Murat markalı (Adnan EZEJDER’ e ait ) bir otomobil, sol görüşlülerin oturduğu semtlere dalıyor, çevreye ateş açıyor, ateş sonucu Hatice ILHAN isimli bir lise öğrencisi ağır yaralanıyor. Bu gelişmeler ve tahrikler olurken; Ülkücüler, halkı savaşa çağıran bir bildiriyi Çorum ve ilçelerinde dağıtmaktadır. Bildiri şöyle:

“ Büyük Türk Milleti, ... Son bağımsız Türk Devleti üzerinde oynanan hain oyunları, komploları, planları görmemek için artık kör, hatta hain olmak gerekir. Türk varlığını dünya üzerinden silmek isteyen emperyalist güçlerin yerli uşakları, komünist ler, vatan hainleri, bölücüler, Türk Devleti’nin temeline dinamit koymak isteyenler ellerindeki Rus ve Çin yapısı silahlarla ne yapmak istemektedirler.

Bu eli silahlı eşkıyalara karşı kesin tavrı almak, dur demek zamanı çoktan gelmiş, hatta geçmiştir. Kıymetli hemşehrilerimiz, Müslüman Türk Milletini bataklığa sürüklemek isteyen, bölmek, parçalamak, yok etmek isteyen komünist cinayet çetelerine karşı uyanık olalım. Türk Devleti’ni yok etmek isteyen bu hain emperyalist güçlere karşı yılmadan çekinmeden, canı pahasına mücadele veren ülkücü Türk Gençliği’ ne destek olalım. Büyük cihada hazırlanalım.

Ülkücü Türk gençliğinin her ferdinin cesetleri birer birer çiğnenmedikçe bu mübarek vatan topraklarına komünizm girmeyecektir. Ülkücü Türk gençliği barış zamanı bir karıncanın ayağına basıp incittiği zaman bundan üzüntü duyacak kadar yufka yürekli olduğu gibi, aynı zamanda vatan hainleri için sokaklar dolusu idam sehpası dikecek kadar da gaddardır. Burası da böyle bilinsin. Bizi komünist kurşunları değil, milletimizin susuşu öldürüyor. Kanımız aksa da zafer Islam’ın. Yolumuz Allah’ın yolu - ÜLKÜCÜ GENÇLIK (11)

Faşistlerin bir katliama hazırlandıkları valiye bildirildiği, ayrıca ülkücülerin halkı savaşa çağırdıkları bildirisi ortadayken, Çorum Vali’ si ve emniyeti önlem almaz. Tam tersine solcuların ve Alevilerin yoğunlukta olduğu semt v mahallelerde operasyon başlatır. 100 e yakın erkek ve genci gözaltına alırlar. Faşistlerin örgütlü olduğu semtlerde operasyon başlatılmaz. Onlar çatılarda, tepelerde mevzilerini kurmakta, ağır makineli tüfeklerini yerleştirmektedirler. SSK hastanesini de üs olarak kullanırlar.

1 Temmuz 1980. Salıyı çarşambaya bağlayan gecedir. “Ya susturacağız, ya kan kusturacağız “ sloganıyla ikinci katliam başlatılır. Terlemez Evler ile SSK Hastanesi civarında yerleştirilen uzun menzilli silahlarla solcu ve Alevi evlerine ateş açılır. Katliamın başlatıldığının işaretidir. Faşistlerin egemen olduğu Bahçelieveler, Mutluevler, Etievler, Yavrutuna, Terlemez Evler, Ulukavak, Çatalhavuz, SSK Semt ve mahallelerinde silah sesleri, kenti çınlatmaktadır. Çorum’ un üstüne karaduman çökmüştür. Semtin tüm telefon şebekeleri kesilmiş, haber alınamamaktadır.

Çarşamba günü, Çorum’ un pazarıdır. Çevre köy ve kasaba halkı, Çorum’ daki çatışma ve saldırıdan habersizdirler. Pazarda satacak ürünleri traktör ve minibüslerle Çorum’ a doğru yola çıkarlar. Yollar maskeli ve silahlı faşistlerce tutulmuştur. Kent pazarına gelen tüm araçlar durdurulur, kimlik kontrolü yapılır, Alevi ve solcular alınarak kendi karargahlarına götürülür. Elleri, ayakları ve ağızları bağlanarak işkence ederler. Pazara götürdükleri eşya ve ürünleri yağmalanır, araçları yakılır. Günün bilançosu 4 ölü 10 yaralı, 50 ev ve işyerinin tahrip edilerek yakılmıştır. Bu gelişmeler üzerine vali sokağa çıkma yasağı kor. Solcular, Aleviler sokağa çıkma yasağına uyarken saldırganlar kollarını sallayarak rast gele ateş ediyor, ev ve işyerlerini yakıyorlardı.

Olayı yaşayan tanıklar anlatıyor:

YUSUF: Sarılık Köprübaşı Mahallesi, 2. Cihan sokakta oturuyorum. Hastahanede evrak memuruyum. Göreve gidiyordum. Büyük bir kalabalık cami yandı diye bağırarak geliyorlardı. Bunlardan 100 kadarı evimin önünde toplandılar. “Kızılbaşlar’ ı yakın yıkın” diye bağırıyorlardı. Bu sırada Harmancıklı Rıza CANCAN’ ı kurşunlayarak evinin önüne attılar. Benim evi ateşe verdiler Çocuklarım kaçtı. Beni yakaladılar, iyice dövdüler, sonra Harmancıklı Elvan’ın evine götürüp, Harmanlıkta elimi ve ayağımı bağlayarak astılar. Yanımda aynı biçimde üç kişi daha asılıydı. Birisi Kemal ULUMAN’dı, diğerini tanıyamadım. Bunlardan biri dişiyle ipi çözdü, bizi de kurtardı. Ufak bir duvardan atladım. Zor yürüyordum. Çok kan kaybetmiştim. Duvar dibine yatarken çocuklarım beni arıyormuş. Seslerini duydum, buradayım dedim. Yanıma geldiler, beni alıp Harmancıklı Elvan’ın evine götürdüler. Burada beni gördüler, tekrar dövdüler, tekrar bağladılar. Çok yalvardım, dinlemediler, dövmeye başladılar. Bazı komşular bağırtımı duyarak gelip araya girdiler beni hastaneye götürdüler...

Hatice KALTAKÇI: Kalabalık bir grup evimin önüne geldi. Kocamı alıp götürdüler; önce bir bakkala, sonra bir kahveye soktular. Buradan çıkardılar, başıma bir torba geçirdiler, önlerine kattılar, sopalarla vurdukça düşüyordu. Ben korktum, bayıldım. Böyle devam etmişlerdi. Şehir dışına kadar hapishanenin arkasına çıkınca orada ölmüş, otların içine atmışlar. Kocamı beş gün aradım. Hastane morguna getirmişler, tanıyamadım. Tanınacak hal koymamışlardı...

Halil COŞKUNER: SSK Hastanesi arkasında oturuyorum. Simel Beton Boru Fabrikasında çalışan işçiyim. Akşam üzeri eve geldim. Babam beni çarşıya gönderdi. Eve döndüm, yemeğe oturmuştuk. Kuruköprü yöresinden gelen bir grup evi sardı. ‘yakacağız’ dediler. Hemen camları kırmaya başladılar. Bunlar baba-oğul komünist dediler. Bizi önlerine aldılar, ellerinde tüfek ve tabanca vardı. ‘Yürü orospu çocuğu komünistler’ diye vuruyorlardı. Babamın kafası, yüzü kandı. Kuruköprü’de bir harabe eve soktular bizi, soydular. Babamda 4000 TL ile bendeki 50 TL’yi aldılar; bizi bağladılar. Kimisi ‘Bunları kafalarını keselim, kimileri gözlerini oyalım’ diyorlardı. Dışarıdan silah sesleri gelmeye başladı, bizi bırakarak kaçtılar. Bir jandarma iki polis bizi gördü, çözdüler ve hastaneye götürdüler. Hastanede bir polis ifademi alıyordu. Bana ‘Ulan doğru söyle orospu çocuğu’ diye bağırıyordu. Korkumdan onun dediği gibi ifade verdim. (12)

Kanlı Cuma: 4 temmuz sabahı, vali bir gün önce koyduğu sokağa çıkma yasağını kaldırdı. Faşistler ise halkı tahrik etmek için kendi adamlarını değişik camilere dağıtırlar. Cuma namazının bitiminde içeri girerek “Ey müslümanlar, solcular-Aleviler Milönü’ndeki Alaaddin Cami’ye bomba attılar. Cami yanıyor, namaz kılan müslümanları katlediyorlar” diye bağırırlar. Tahrik sonucu Cuma namazından çıkanlar eline ne geçirmişlerse topluca Milönü’ne koşarlar. Çorum’un değişik camilerinden binlerce tahrik edilmiş insan Milönü’ne yığılmıştır.

TRT’nin Tahriki: TRT’de “Çorum’da Alaaddin Cami’sine patlayıcı madde atılması ve dışarıdan ateş açılması ile olaylar başladı.” Haberini aralıklarla sık sık vermektedir. Çorum’da da telsizlerle “Aleviler camiyi bombaladı” söylentisi yaygınlaşır. Evinde oturan tarafsız Sünniler istemeye istemeye yayılan dedikoduların etkisiyle Milönü’ne koşarlar.

Oysa Alaaddin Cami’ye ne patlayıcı madde atılmış, ne de dışarıdan ateş edilmiştir. Çorum Cumhuriyet Savcısı Ertem TÜRKER, konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır:

“Alaaddin Casi’sinin bombalandığı haberi olaydan bir saat önce bütün şehirde duyulmuştu. O sırada ben merkez jandarma karakolu’ndaydım. Cami bombalandı diye polis telsizi duyurdu. Bu telsizin hemen arkasından bir askeri telsiz duyuldu. Yüzbaşı Naiz ‘Bombalama olanağı yok, hangi polis bu haberi verdi?’ diye bağırıyordu.”

Böyle bir haberi askeri yetkililer vermemiş, vali’de haberi doğrulayıcı veya yalanlayıcı açıklamada bulunmamış. TRT’nin Çorum muhabiri böyle bir haber vermediğini söylemektedir. Haberi yayan poliste ortaya çıkarılmamış. (13)

Bu kasıtlı haber üzerine Çorum Halkının çoğunluğu Milönü’ne yığılmış, Milönü halkı ise korku sonucu kendi güvenliklerin için barikat kurmaya çalışmışlardır. Çorum’un tüm semt ve mahallelerinde silah sesleri, alevler yükselmektedir. Mahallelerde “Imdat... Imdat...” çığlıkları yürekleri parçalıyordu. O günün haberleri iç açıcı değildi. Iskilip yolu üzerinde Yazı Mahallesinin çıkışında bir kadın 7 kişinin elleri bağlı olarak silahla öldürülmüş bulunur. SSK Hastanesinin morgunda 7 ceset bulunmaktadır. Ölü sayısı 17’ye çıkmış. Kimliği tespit edilenler: Ismail SOLMAZ, Veli SOLMAZ, Hasan BAĞZIK, Rıza CANDAN , Ahmet DOĞAN, Şükrü YALÇIN, Mehmet YILMAZ, Mehmet ŞAHINCI, Mustafa YILDIRIM, Aziz GÜNDOĞDU, Ali PAÇACI...

Tanık BEKTAŞ: Beni evden alarak zorla Çukurörenli Karabebek adlı birinin evine götürdüler. 74 yaşında olduğumu, hacca gittiğimi, ibadetli bir müslüman olduğumu, 17 nüfuslu bir ailenin büyüğü olduğumu söyledim. Dinlemediler, gözlerimi bağlayarak küfürlerle tekmelemeye başladılar. Içlerinden biri müdahale ederek beni bıraktılar. Daha sonda torunum Bekir beni aramaya çıkmış. Onu da yakalayarak gözlerini, ellerini bağlamışlar, dayaktan geçirmişler, işkence etmişlerdi.

Faşistlerin Kadına Saygısı: Kartal ailesi Alevidir. O gün kapılarını sıkı sıkıya kapatmış, korku içinde dışarıdan gelen sesleri dinlemektedirler. Çok geçmeden kapıları çalınır, camları kırılır ve “Dışarı çık, öldüreceğiz sizi” diye bağırırlar. Kapı kırılmak üzereyken, Satılmış KARTAL kapıyı açar, elleri sopalı, silahlı bir grup içeri dalar. Kargaşadan Satılmış KARTAL kendisini dışarı atarak bitişikteki apartmana gizlenmeye çalışır, Ama karısı Gökçen KARTAL’ı yerlerde sürükleyerek dışarı çıkarırlar. Gökçen KARTAL, orta yaşlı bir ev hanımıdır. Dövüle dövüle bir eve götürürler. Orada külotunu çıkararak sokakta sallamaya başlarlar. Sonra el ve ayaklarını urganla bağlayarak ev sahibi Süleyman ÜREYEN’le birlikte götürülür, işkence edilerek öldürürler. (14)

Saldırı ve sarkıntılık nedeniyle adının açıklanmasını istemeyen bir kadın başından geçenleri şöyle anlatıyordu:

“Iki çocuğum ve komşu kadınla birlikte bir bodruma saklanmıştık. 25-30 kişilik bir grup bizi bodrumda buldular. ‘bunlarda s...min kızılbaşları’ diyerek bizi dövmeye dışarı çıkardılar. Zincirlerle ve sopalarla durmadan edep yerlerimize, memelerimize, vuruyorlardı. Yanan evimizin yanına getirdiler. Benimle beraber olan komşu kadın külotuna saklamış olduğu 17 bin lirayı belki bizi bırakırlar diye adamlara verdi. Yine bırakmadılar. Silahların dipçikleriyle vurarak bizi bir adamın evine teslim ettiler. Gecenin on ikisine kadar orada kaldık. Yüzü maskeli bir adam Ben kadınları almaya geldim’ diyerek bizi evden aldı. Komşu kadın ve yanımda iki küçük çocuğumla bizi bir bağ evine götürdüler. Orada bizi çırılçıplak soydular. ‘Sizi çırılçıplak heryerde gezdireceğiz’ dediklerinde korkudan altımıza ettik. Ancak bizi bırakmadılar. Çocukları bağ evinde bırakıp, bizi (iki kadın) başka bir yere götürdüler. Dört kişi nöbet tutar gibi değişerek geldiler... Ben bayılmışım. Onlarla durmadan kendimin Sünni olduğumu söyleyerek yalvarıyordum. Bırakmadılar. Ekmek filan yiyecek bir şey vermediler. Karşımızda bir bidona su koydular, çocuklar ağlıyor ve su istedi. ‘Kızılbaşları zaten susuz öldürüyorlar’ diyerek çocuğa bile su vermediler. Ertesi gün ikinci zamanı olmuştu. Bir ıslık sesi duyduk. Bunun üzerine yanımızdakiler kaçıp gittiler. Biz de oradan yürüyerek ayrıldık. Askerler teslim olduk...” (15)

Polis Panzeri Ölüm Kusuyor: Polis panzeri ve arkasındaki üç sivil araba ile Çorum’da operasyona girişirler. Panzer, mahalleden geçerken hedef gözetmeden ateş açar, Hatun DURSUN isimli hamile bir kadın kafasından aldığı iki kurşun yarasıyla yaşamını yitirir. Öğretmen Hüseyin ÖZDEMIR ağır yaralanır. ÖZDEMIR, saldırıyı şöyle anlatır.

“Ben saldırı günü arkadaşlarla birlikte Milönü’nde kahvede oturuyorduk. Birden bir panzer sesi duyduk, dışarı çıktık. Halk dışarıda toplanmıştı. Panzer hedef gözetmeksizin halkın üzerine ateş ediyordu. Halktan da panzere taş atmaya başladı. Mahallede bir süre dolaşarak panik yaratmaya çalıştı. Benim de içinde bulunduğum kalabalığa doğru ateş ederek gelmeye başladı. Nasıl ki, tank savaşta karşı tarafı tararsa, panzer de öyle ateş ediyordu. Baktım panzerin altında kalacağız, arkadaşlar kendimizi yol dışına atın diye bağırdım. Kendimi, yolun kenarında bulunan 1.5 metrelik bir çukura atarak çiğnenmekten kurtuldum. Bir müddet sonra arkadaşlar beni sağlık ocağına, oradan Çorum devlet hastanesine götürdüler.” (16)

Tıp öğrencisi Süleyman ATLAS’da panzerde atılan kurşunla omuzundan yaralanır. Panzerdeki polisler yaralı öğrenciyi alıp SSK Hastanesine götürmek isterler, ancak orada bulunan kadınlar “Aman çocuğu vermeyin, Bunlar SSK’ya götürüp orada öldürecekler” diye bağırırlar. Polisler kararlı ve zorla yaralı Süleyman ATLAS’ı panzere alarak SSK Hastanesine götürürler. Bir gün sonra Süleyman ATLAS’ın işkenceyle öldürülmüş cesedi babasına teslim edilir.

Katliam ve Köylüler: Kızılkaya Köyü Alevidir. Çorum katliamının acılı haberini radyoda duyarlar. Çorum’dan gelen komşularından öğrenirler. Çorum’da yakınları bulunmaktadır. Yakınlarının durumunu öğrenmek için Çorum’a gidenlerin yolu kesilir, rehin alınırlar. Bir daha da haber alınamaz. Köyün her evinde ağıt ve gözyaşları dinmiyor. Ama kayıplarını arayamıyorlardı. Çünkü yollar faşistlerin işgalindedir. Jandarmaya başvururlar. Köylülerin yanına 10 kadar jandarma verilir, tarlalarda ölülerini aramaya çıkarlar. Karşılaştıkları durum şöyle:

“Mercimek tarlasına geldiklerinde tüyler ürpertici bir durumla karşılaşırlar. Paçacı’lara (Ali PAÇACI) ait traktör yarı yanmış vaziyette orada bulunmaktadır. Traktörün tekerleklerinden bir kısmı yanmış, yakıt deposu patlamış, arka göbek toprağa oturmuştur. Traktör ve toprak arasında yarı yanmış durumda baba Ali PAÇACI’nın cesediyle karşılaşırlar. Cesedin bir çok yerinde kesici aletlerle meydana gelmiş yaralar mevcuttur. Özellikle boyun arka kısmında bulunan, boyuna yarı yarıya indirilmiş bir darbe kafayı öne düşürmüştür. Oğlu Veysel’inde işkence edilerek öldürülmüş cesedi bulunur.

Arpa tarlası içinde başka bir ceset daha bulunur. Çorum’un birinci olayından beri kayıp olan Yoğunpelit Köyü’nden Musa KIREÇLI’nin her tarafına kurt düşmüş ve kokuşmuş cesedi bulunur.

Yaydığı köprüsü civarında şoför Ali GÜNDOĞDU ile tarla sahibi Rıza AYVAZ’ın kolları kesilmiş, kafa derisi yüzülmüş cesetleri ile; Salman adlı bir kişinin başı kesilerek öldürülmüş cesedi; Ali TEKEL’in bacanağı Selman ESER’in kafası kesilmiş, ayaklarından asılmış cesedini bulunlar...” (15)

Tanık Abbas AŞAN: Olay günü karayollarından maaşımı aldım, köyüme dönüyordum. Ikizler Benzinliği yanında bir grup beni yakaladı. Sopalarla dövdüler, üzerimdeki 9 kin lirayı aldılar. Beni bağladılar. Kömür deposu yanında üstü açık mandıra olarak yapıldığını bildiğim yere götürdüler. Oraya vardığımda çeşitli yerlerinden yaralı, dayak yemiş 6-7 kişi daha vardı. Onları da bağlamışlardı. Bunlardan daha sonra ölün Hüseyin ŞIRIN’le beni sırt sırta bağladılar. Ikimizede tekrar vurmaya başladılar. Biz kendimizden geçmiş durumda yerde yatıyoruz. Tanımadığım bir kaç kişiyi nöbetçi bırakıp gittiler. Geceyi öğlece geçirdik. Sırtımda bağlı Hüseyin ŞIRIN’in öldüğünü anladım. Çünkü hiç hareket etmiyordu. Tahminen gece yarısı ölen Hüseyin’i sırtımdan çözdüler. Tekrar alimi ayağımı bağladılar. Hüseyin’i de “Bu ölmüş atalım ekinlerin içine” diye alıp götürdüler. Sabah olmuştu gün ağırmıştı. Caniler beni ve yaşar ÖLMEZ’i ikizlerin benzinliğinin altındaki asfalta götürdüler. Orada ikimizi yatırarak tabancayla ateş ettiler. Beni kafamdan, Yaşan ÖLMEZ’i kolundan vurdular. Öldü zennederek bırakıp gittiler. Tanımadığım bir kaç kişi gelip bizi bekçilere gösterdiler. Onlar polis çağırdı, hastaneye götürüldük. (18)

Sivillerin Şovu: Çorum’da faşistler insan avının peşindeler. Apartman çatılarında uzun menzilli silahlarla solcu-Alevilerin evlerini tarıyorlardı. Sokak ve mahallelerde solcu ve Alevilere ev ve işyerleri yakılıyordu. Ev ve sokaklarda insanları toplayarak esir kamplarında işkence ediliyordu. Telefon, su şebekeleri kesik. Kimi polisler resmi elbise ve silahlarıyla faşist grupla birlikte halka ateş ediyorlardı. Onlarca ölü, yüz binlerce yaralı. Ikiye bölünmüş Çorum...

Böyle bir ortamda Içişleri Bakanı Mustafa GÜRCÜGIL, Jandarma Genel Komutanı Sedat CELASUN, Emniyet Genel Müdürü Ismail DOKUZOĞLU helikoplerle Çorum’a gelirler. Kent üzerinde bir kaç dönüşten sonra vali, Emniyet Müdürü ve askeri yetkililerle görüşür, aynı helikopterle Ankara’ya dönerler. Içişleri Bakanı mustafa Gürcügil, dinlemek üzere Antalya’ya giderler. Antalya’da basına şu ilginç açıklamayı yapar:

“Çorum olayları solun bir tertibidir ve devleti yıkma eylemlerinden biridir. Devlete destek düşüncesiyle hareket eden sağ bir grup, bunların karşısına çıkmıştır. Aslında siyasi gayeli ve siyasi gayeli ve siyasi hedefli olan sol gruptur..(19)

Süleyman DEMIREL (Başbakan): “Eğer bu fitne CHP’den destek görmezse, devlet bu fitneyi çok kısa bir zamanda söndürür. CHP neyi söylemeye çalışıyor. Günlerdir bu meseleyle uğraşıyoruz... Bu hadiselerin arkasında CHP var..(20)

Bülent ECEVIT: “....olayı sağ militanların başlattığı bilindiği halde iktidar bunu saklayıp bir komünistlik tehlikesi varmış görüntüsünü vermeye çalışmaktadır. Hükümetin Çorum’daki olaylarda da taraf olduğu, taraflardan biriyle birlik olduğu ve onların suçlarını örtbas etmeye çalıştığı ortadadır...”(21)

Siyasiler, Malatya, K.Maraş, Sivas, katliamı gibi, Çorum katliamınıda kapatmaya çalışıyorlardı. Çorum katliamını başlatan faşist örgütler, katliamı planlayan ve destek veren perde arkası güç ve örgütler ortaya çıkarılmamıştır. Alevi-Sünni; sağ-sol çatışmasıyla kılıflayarak dosya kapatılmıştır.

Çorum Katliamının Bilançosu : 57 ölü, 200’ün üstünde yaralı; 300’e yakın ev ve işyerinin tahrip edilerek yakılması; binlerce ailenin göçüyle noktalanmıştır.

KAYNAK :

1.       Cüneyt Arcayürek: Darbeler ve Gizli Servisler, Sf: 221

2.       Çorum Gazetesi: 23.07.1980

3.       Sadık Eral, Anadolu’da Alevi katliamı, Sf: 88

4.       Sadık Eral, a.e.g. Sf:94

5.       Cumhuriyet Gazetesi, 02.06.1980

6.       Nokta Dergisi, Sayı: 22 (08.06.1986)

7.       Sadık Eral, a.e.g. Sf: 103-105

8.       Cumhuriyet Gazetesi, 08.06.1980

9.       Hürriyet Gazetesi, 05.06.1980

10.    Aydınlık Gazetesi, 09.07.1980

11.    Çorum Gazetesi, 24.07.1980

12.    Çorum Gazetesi, 26.07.1980

13.    Sadık Eral, a.eg. Sf: 129

14.    Nokta Dergisi, Sayı: 22 (08.06.1980)

15.    Sadık Eral. a.e.g. Sf: 159

16.    Çorum Gazetesi, 31.07.1980

17.    Sadık Eral, a.e.g. Sf: 151, Aydınlık Gazetesi, 08.07.1980

18.    Çorum Gazetesi, 30.07.1980

19.    Cumhuriyet Gazetesi, 14.07.1980

20.    Cumhuriyet Gazetesi, 11.07.1980

21.    Milliyet Gazetesi, 11.07.1980

KAYNAK: Nedim ŞAHHÜSEYINOĞLU "Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar"

NOT : FOTOĞRAFLAR IÇIN SEVGILI DOSTUMUZ ISMAIL CEM ÖZKAN'A TEŞEKKÜR EDERIZ. (ALEVI HABER AJANSI)

 

______________________________________________________________________________________________________

 

Çorum Katliamından resimler.  (Hasan Semiz)

 

 

 

 

Fotograflar için 20 Mayıs 2009 tarihinde hakka yürüyen Hasan Semiz yoldaşımıza teşekkür ederiz.